Kesin konuşalım: Karaborsa yalnızca yasanın etrafından dolaşmak değildir; adalet duygusunu kemiren, kırılganları cezalandırıp güçlüyü ödüllendiren bir mekanizmadır. “Karaborsa haram mı?” sorusuna dair güçlü bir görüşüm var ve tartışmaya açık bir davetle başlıyorum: Evet, karaborsanın doğasında ihtikâr, aldatma, sömürü ve kamu hakkı ihlali barınır. Ama bu net yargının içinde bile gri alanlar, zayıf savunular ve sıkça atlanan sorular var. Gelin cesurca masaya yatıralım.
Karaborsa Haram mı? Kısa Cevap, Uzun Gerekçe
Dinî-ahlâkî çerçevede ticaretin meşruiyeti üç sacayağına dayanır: dürüstlük (aldatma ve hile yok), adalet (fahiş ve fırsatçı fiyatla ezme yok), kamu yararı (toplumsal zarar üretme yok). Karaborsa bu üç ayağı aynı anda tekmeler. Kıtlık anlarında malı saklayıp piyasaya sürmeyerek fiyatı tırmandıran ihtikâr, başkalarının hayati ihtiyacını “kâr marjı”na dönüştürür. Etik açıdan bu, sözleşmenin görünmeyen tarafı olan toplumla yapılan zımnî anlaşmanın bozulmasıdır.
Ahlâkî Çerçeve: Kul Hakkı, Emanet ve Güven
Karaborsa, “piyasa” denen ortak alanın güvenini gasp eder. Fahiş fiyat; yalnızca aritmetik bir oran değil, güç dengesizliğini paraya çevirme sanatıdır. İhtiyaç sahibinin çaresizliğini bir fırsata dönüştürmek, kul hakkının özünü zedeler. Üstelik bu yapı, dürüst esnafı da cezalandırır: Şeffaf çalışanlar haksız rekabete maruz kalır, toplumsal güven erir, “herkes yapıyor” normaline sürükleniriz. Dürüstlük bulaşıcı olduğu kadar, bozulma da bulaşıcıdır.
Ekonomik Dinamikler: Kıtlık, Teşvik ve Kayıt Dışı Kısır Döngü
Karaborsa savunucuları sıkça şunu söyler: “Kıtlıkta yüksek fiyat, daha fazla arzı teşvik eder.” Kâğıt üzerinde mantıklı görünen bu iddia, pratikte şu üç nedenle çöker: (1) Karaborsacı, arzı artırmaz; mevcut arzı saklar. Yani sorun çözülmez, büyütülür. (2) Kayıt dışılık ve aracılık zinciri, fiyatı maliyetten koparır; tüketiciye yalnızca panik ve belirsizlik kalır. (3) Kıtlık anında oluşan “bilgi asimetrisi” ve korku, rasyonel sinyali çarpıtır; fiyat artık ihtiyaç değil, çaresizliğin bedeli olur. Sonuç: Kısa vadeli kâr için uzun vadeli kurumsal çöküş.
Karşı Argümanlar ve Gri Alanlar: Nerede Çizgi Çekilir?
Tartışmalı noktalardan kaçmayalım. Bazıları “Resmî fiyat gerçekçi değilse, sokağın fiyatı hakikate daha yakın olabilir” der. Evet, verimsiz regülasyon ve yetersiz tedarik fiyatları çarpıtabilir. Ama bu durum karaborsayı meşrulaştırmaz; yalnızca daha iyi politika ihtiyacını güçlendirir. Peki gri alanlar?
- İkinci el bilet/ürün: Bir biletin makul bir primle el değiştirmesi ile algoritmik “botlar”la binlerce bilet çekip fahiş fiyatla satmak aynı şey midir? Değil. Birincisi risk ve maliyet içerir, ikincisi manipülasyon ve tekel.
- Döviz kısıtları ve “serbest piyasa”: Resmî kur ile sokak kuru ayrıştığında, gerçek değer nerede oluşur? Gerçekçiliği savunmak ayrı, belirsizlikten nemalanmak ayrı. İlki şeffaflığa çağrıdır, ikincisi kargaşayı ciroya çevirme.
- Takas ve komşuluk ekonomisi: Düşük riskli, karşılıklı rızalı ve şeffaf değiş tokuş, karaborsadan kategorik olarak ayrıdır. Burada gizleme ve kıtlığı derinleştirme kastı yoktur.
Tartışmalı Noktaların Kalbinde Ne Var?
Asıl mesele niyet (kıtlığı sömürmek mi, ihtiyacı çözmek mi?), etki (kamu zararı mı, toplumsal fayda mı?) ve şeffaflık (gizli ağ mı, açık ve hesap verebilir süreç mi?). Karaborsa bu üç soruda da sınıfta kalır.
Dinî Perspektifte Ölçüler: İhtikâr, Aldatma ve Zaruret
Geleneksel fıkıhta “ihtikâr” (kıtlıkta malı tutup fiyat yükseltme) ve “tadlîs” (aldatma) şiddetle yerilir. Topluma zarar üreten kazanç, “temiz” kazanç değildir. Peki “zaruret” (hayati mecburiyet) ne olacak? Zaruret, mağdur tüketici için ahlâkî bir mazeret doğurabilir; ama bu, karaborsacının fiilini helal kılmaz. Başkasının darlığı üzerinden zenginleşme, emanet bilincini yakar.
Politika ve Etik Öneriler: Kısır Döngüyü Nasıl Kırarız?
Karaborsa ile mücadele yalnızca ceza değil, güven inşası meselesidir. Şeffaf tedarik zincirleri, gerçek zamanlı stok-fiyat açıklığı, bağımsız denetim, dijital ihbar hatları ve adil rekabet kuralları; karaborsanın oksijenini keser. Tüketici tarafında ise panik alımına direnç, topluluk kooperatifleri ve adil tedarik ağlarına destek, hem ahlâkî hem etkilidir. Dindar duyarlılık açısından bakıldığında, “helal kazanç” iddiası; fırsatçılığa değil, merhamet ve adalete yaslanmak zorundadır.
Provokatif Sorular: Neyi Normalleştiriyoruz?
- Kıtlık anında “piyasa böyle” diyerek aslında çaresizliği mi fiyatlıyoruz?
- “Herkes yapıyor” cümlesi, kul hakkını kaldırır mı?
- İkinci el satış ile sistematik stokçuluk arasındaki çizgiyi nerede çekiyorsun?
- Şeffaflık yoksa, kazanç gerçekten “temiz” sayılabilir mi?
Karar Anı: Sadece Cüzdanla Değil, Vicdanla da Oy Veriyoruz
“Karaborsa haram mı?” sorusu, yalnızca teolojik bir mesele değil; her alışverişte verdiğimiz küçük ama kritik bir karardır. Cüzdanla verdiğimiz oy, vicdanla verdiğimiz oyla çelişiyorsa; toplumsal düzenin altını birlikte oyuyoruz demektir. Seçimin, yalnızca fiyat etiketinde değil, adalet terazisinde de bir karşılığı var.